Aşk, görme engelli bir
coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle
içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere,
sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.
Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup,
ortak nitelik, durum ve görünümler taşır. Oysa sevgi her ruhta kendine özgü
bir albeni taşır. Ruhun kendisinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin
tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ve kokular
taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.
Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. dönemlerin ve yılların ilerleyişinden
etkilenir. Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin
ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.
Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle bağlantılıdır. Schopenhauer'ın
deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl
daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri
gözlemleyin."
Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla
dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup
kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür. Aşk; tufan,
dalga, coşku niteliklidir. Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla
dolup taşar bir durumdadır.
Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir. Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.
İlişki sürecek olursa değerini yitirir. Ancak korku, umut, sarsıntı ve acı
çekmenin yanı sıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri, güçlü olarak
kalabilir. oysa sevgi bu durumları bilmez. Dünyası başka bir dünyadır.
Aşk, bir yönlü bir coşkudur. sevgilinin kim olduğunu düşünmez. "Öznel bir özcoşu"dur. İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.
Seçimle hızla sürçer. Ya da hep bir yönlü kalır. Yine de yer yer benzeşmeyen
iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip
birbirlerini görmedikleri için ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun
ışığında birbirlerini görebilirler.
Oysa sevgi aydınlıkta kök salar. ışığın gölgesinde
yeşerir; büyür. İşte bu yüzen hep tanışıklıktan sonra ortaya çıkar. Gerçekte
başlangıçta, iki ruh birbirinin yüzünde tanıma çizgilerini okur.
"Biz" oluşları ise "tanışım"dan sonra olur, iki ruh, iki
kişi değil daha sonraları; birbirlerinin söz, davranış ve konuşma biçiminden
yakınlığın tadını, yakınlığın kokusunu, yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.
İşte bu konaktan sonra birden, iki yoldaş kendiliklerinden sevginin uçsuz
bucaksız çölüne ulaştıklarını, sevginin karartısız açık göğünün başlarının
üzerinde sere serpe serilmiş olduğunu, "inanış"ın aydın, arı
içtenlikli ufuklarının kendilerine açıldığını, tatlı okşayıcı bir esintinin
hep başka göklerin, başka ülkelerin yepyeni esinlerinin iletileri ve başka
bahçelerin güzel, gizemli çiçeklerinin kokularının birlikteliğinde oyuncu,
tatlı, şen bir sevgi ve albeniyle kendisini hep bu ikisinin yüzüne, başına
vurduğunu... Kendi gözleriyle görürler.
Aşk, çılgınlıktır. Çılgınlık ise "anlayış"
ile "düşünüş"ün bozulmuşluk ve yıpranmışlığından başka bir şey
değildir. Oysa sevgi tırmanışının doruğunda, beyin ötesini aşar, anlamayı ve
düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun yüksek doruğuna götürür.
Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır. Oysa sevgi, içinin
çektiği güzellikleri sevgilide görür, bulur. Aşk, büyük güçlü bir
kandırmacadır. Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur. Aşk, denizin içinde boğulmaktır. Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir. Aşk, görme duyumunu
alır, oysa sevgi, verir.
Aşk, kabadır, şiddetlidir. bununla birlikte dayanıksız, güvensizdir. Oysa
sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanı sıra dayanıklı, güven içindedir.
Aşk hep kuşkuyla bulunur. Oysa sevgi, baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya
yer vermez. aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız. aşk korundukça
eskir. Oysa sevgi yenilenir.
Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür. Kendisini sevgiliye çeker. Oysa sevgi
sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür. Aşk, sevgiliye
egemenliktir. Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.
Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz
olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir
çekiciliğidir. Kendisi kendi kötülüğünün bilincinde olduğu için de onu bir
başkasında görünce ondan nefret eder, ona kin besler. Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister. Bütün gönüllerin de
kendisinin sevdiği için beslediğini , beslemelerini diler. Sevgi, kişinin
Tanrısal ruhu ve Ahurasal doğasının bir çekiciliğidir. Kendisi kendi doğaötesi kutsallığını görebildiği için onu bir başkasında
görünce onu da sever. Kendisine tanış, yakın bulur.
Aşkta, rakip sevilmez. Oysa sevgide, "Köyünün tutkunlarını kendi özleri
gibi severler." Kıskançlık aşkın özelliğidir. aşk, sevgiliyi kendi
lokması olarak görür. Bir başkası onun elinden kapmasın diye hep acılar
içinde kıvranır durur. kapması durumunda ise ikisine de düşmanlık beslemeye
başlar. Sevgiliden nefret edilir.
Sevgi ise inançtır. inanç ise salt bir ruhtur. Sınırsız bir sonsuzluktur. Bu
gezegenin türlerinden değildir. Aşk, doğanın kementidir. doğadan almış
olduklarını kendi elleriyle geri verip; ölümün aldıklarını aşkın oyunlarıyla
ellerinden bıraksınlar diye başkaldıranları yakalar. Oysa sevgi, kişinin
doğanın gözlerinden uzak, kendi yarattığı, kendi ulaştığı, kendi
"seçtiği", bir aştır. Aşk, içgüdünün tuzağında tutsak olmaktır.
Oysa sevgi, isteklerin baskısından kurtulmaktır. Aşk, bedenin görevlisidir.
oysa sevgi, ruhun elçisidir.
Aşk, kişinin yaşama dalıp güncel yaşamla oyalanmasına yönelik büyük, aşırı
bir "bilinçsizlendirim"dir. Oysa sevgi, yabancılıktan dolayı
yabansıllıktan doğma, kişinin bu pis, gereksiz yabancı pazar içerisindeki,
korkunç özbilincidir.
Aşk, tat aramaktır. oysa sevgi, sığınak aramaktır. aşk, aç bir düşkünün yemek
yiyişidir. Oysa sevgi, "yabancı bir ülkede
dildaş bulmak"tır.
Aşkın yer değiştirdiği olur. soğuduğu olur. Yaktığı olur. Oysa sevgi;
yerinden, sevdiğinin yanından kalkmaz. soğumaz, kızgın değil; yakmaz, yakıcı
değil.
Aşk, kendinden yanadır. bencildir, kendisi için ister. Kıskançtır. sevgiliye
tapar, onu kendi için över. Oysa sevgi, sevilenden yanadır, sevilencildir.
Sevgili için ister. Kendini sevdiği kişi için ister. Onu onun için sever.
Kendisi ortada değildir.
Kevir...
|