31 Aralık 2012 Pazartesi

     Tarihin her döneminde muhakkak bir insan trajedisi ve acısı bulunur.İnsanoğlunun doğasına aykırı olarak yapılan ve onların yüreklerini yakan bu hadiseler modern çağın kaynaklarıyla daha da kesin bir hal alarak belirgin acıların çoğalmasına sebep oldu. Yaşadığımız Orta Doğu coğrafyası da maalesef bu yaşanan acıların merkezi durumunda. Geçmişte olduğu gibi bugün de Orta Doğu' da bulunan halklar acıyla karşı karşıya.     Şöyle 1-2 yıllık zaman dilimine baktığımızda Orta Doğu' da değişen dengeler, bu acıların çoğalmasındaki ana faktör olarak karşımızda durmaktadır. Mısır' da yaşanan Devrim ile Mübarek' in devrilmesi, Tunus' yaşanan olaylar, Libya' da Kaddafi' nin hazin sonu ve şimdi de Suriye' de Esad ile muhaliflerinin çatışmaları kanlı bir şekilde devam etmektedir. Görünür de, yıllardır iktidar koltuğunda bulunan güçlere karşı halk tarafından gerçekleştirilen karşı hamle, ABD ve Batı' nın desteği ile de çoğu yerde başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak yıkılan iktidarlardan sonra oluşan tablo tam bir muaamma. Mısır' da seçimle başa gelen Müslüman Kardeşler, demokratik bir Mısır için önemli bir kazanç gibiyken ardından yaptığı siyasi atakla ile ülkesindeki iç dinamitlerin tekrar oynamasına neden olmuştur. Mısır' da yine devrimde olduğu gibi halk Tahrir sokaklarına dökülmüş ve Müslüman Kardeşler aleyhine protesto gösterileri düzenlemiştir. Libya da' da  durum aynı şekilde devam etmektedir. Kaddafi sonrası Libya' da siyasi bir boşluk yaşanmaktadır.

     Ortadoğu' nun siyasi tablosu 2012' de böyle şekillenirken bizler yani Orta Doğu' nun bütün halkları bilinmez bir yola girmiş durumdayız. Tarihimizle,kültürümüzle ve değerlerimizle bunca asırdır var olduğumuz topraklarda bunlardan yoksun şekilde ve köle gibi yaşamaktayız. İnsanlarımız artık bir Alman veya İngilizden farksız bir şekilde yaşamaktadır. Bugün bizler artık Batı' nın çok çok gerisindeyiz. Yalnız bizlerin gerileşmesi,  ilerleyemeceğimiz anlamına gelmemektedir. Tarih, uykudan uyanıp, devrimci hamleye girişen ve sömürgeci zihniyetlere karşı almış olduğu zaferler ile doludur. Bizler de bu devrimci hamleye oluşturacak yüreğe ve imana sahibiz. Yeter ki hepimizin sömürücülere karşı bir Ebuzer, Ahmet Yasin, Ali Şeriati, Şeyh Sait olabilecek cesaretin  bizlerde de var olduğunun farkındalığı gerektirir. Bu farkındalık, bizlere kendini değerler için feda etme aşasına getirecektir. Bu aşama Batı Sömürgeciliğin en çok korktuğu ve sadece biz Doğululara ait olan kutsal bir silahdır.

     Bize ait olan değerler ile yaşama ve buna karşı olan Sömürgecilere karşı direnme bizlerin, hayattaki en büyük sloganı olmak zorundadır. Batı bugün kendi çöplüğünde yanmış durumdadır ve insanlığa hiç bir şey veremeyecek durumdadır. Karşı hamlenin yani devrimci ruhlarımızın şimdi ortaya çıkıp onları yenme zamanın geldiği aşikardır. Artık uyanıp, büyük medeniyetler oluşturmuş atalarımızın torunları olarak yaşlanmış ve kirlenmiş dünyayı temiz bir medeniyet içinde yaşatma bizlerin en büyük görevidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder