6 Ocak 2013 Pazar

     
     Ortadoğu' da, Arap Baharıyla gelişen süreç, bölge ülkelerini çok derinden etkiledi. Türkiye' de bu etkilenen ülkeler arasında başı çekmektedir. Bu süreçte devletlerin yanında birde Ortadoğu' nun kadim halkı Kürtlerde lehine gelişecek olayların içerisinde kendine yer buldu. Irak' ta Barzani önderliğindeki Kürtler devletleşme yolunda ilerleyip bölgedeki etkili oyunculardan biri konumuna yükseldi. Suriye' de ise Esad rejimine ve diğer muhalif güçlere karşı silahlanan Kürtler, Kobani,  Qamışlo gibi kentlerde kendi yönetimlerini kurmayı başardı. Kürtlerin, Irak ve Suriye topraklarında gerçekleştirmiş olduğu bu başarılı hamleler en büyük Kürt nüfusu içinde barındıran Türkiye' yi de endişelendirdi. Bu endişe Kürtlerin, Abdullah Öcalan üzerinde tecridin kaldırılması için cezaevlerinde bulunan KCK tutukluların açlık grevi başlatması ile de ileri bir seviyeye çıktı. Günlerce Türk kamuoyunun konuştuğu konu olan Açlık grevleri, Öcalan ile yapılan görüşmeler neticesinde tutuklulara verdiği mesaj ile sonlandırıldı. Türkiye, Kürt sorunuyla ilgili yakın zamanda bu konuları konuşurken bu kez, Cumhuriyet Tarihine geçecek bir olayın aktörü olarak karşımızda durmaktadır.

     Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ın bir televizyon programında yaptığı ''Kürt sorununun çözümü ve silahların susması için devlet Öcalan ile görüşebilir'' açıklaması yapması barış için umutları tekrar yeşertti. Ardından Mit Müşteşarı Hakan Fidan' ın İmralı ile yapılan görüşmelerini, Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata' nın görüşmeleri takip etti. Bu yıllardır süregelen kardeş kavgasının sonlandırılması adına atılmış tarihi bir adımdır. Bu süreçte yükün ağırlığı  Abdullah Öcalan, Mit Müşteşarı, Hükümet ve BDP üzerinde olacaktır. Bu görüşmelerde, bütün hassas noktalar, masaya yatırılıp ve zamana yayılacak şekilde bir çözüm peşinde olunulmalıdır. Bu noktada Kürtlerin ve Türklerin olaya bakış açıları ve yaklaşımları da önemli olacaktır. Kürtlerin, daha yakın bir zamanda ''Habur Kapısında'' yaşamış olduğu olaylar, devlete karşı olan güveninde büyük bir oranda tahribat yarattı.  Habur tecrübesini yaşayan Kürtler ve Devlet yeni bir sürece girerken bunları dikkate alarak yol almalıdır. Ayrıca bu görüşme sırasında dağda bulunan PKK üyelerinin silah bırakma ve sonrasında ne olacağı konusuda İmralı görüşmelerinin, en önemli konularından biridir. Devletin, dağdakilere silah bırakıp siyaset yapma fikrini ortaya atma ihtimalide basına yansımış durumdır. Ancak, bu  kez Devletin karşısında KCK tutukları olacaktır. Bu tutuklular Türkiye' de siyaset yapan Belediye Başkanları, Milletvekilleri ve Parti Meclis Üyeleridir. Yani Kürt davasında, siyaseti seçmiş insanlardır.Ancak onlar siyaset yolunu seçmiş olmuş olsalar da tutuklanarak cezaevlerine gönderilmişlerdir.




 



     Uzun ve bir o kadar da güç bir yolun habercisi olan İmralı görüşmelerinde hepimizin tek temennisi, Barışın olduğu, silahların sustuğu ve ölümlerin olmadığı bir ülkede ortak yaşamaktır. Bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesi Türkiye' yi kendi bölgesinde stratejik bir güç olarak da ortaya çıkmasını sağlayacaktır.Aksi bir durumda ise Kürtler ile Türkler kopma noktasına gelecek ve yürüdükleri yollar ayrılacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder